‘Kanıt’ belgeselinin galası yapıldı

0
102

‘Kanıt’ belgeselinin galası yapıldı

Türkiye’ye suçlamalara tepki: İsrail sevenlerini sevindirir

İsrail, Filistin’e destek olduğumuz için fırsat buldukça bize saldırırken, Türkiye’yi İsrail destekçisi olarak göstermeye çalışmak en çok günümüzün İsrail’ini ve İsrail sevenlerini sevindirir.

Kalbimiz Filistin için atarken, gündemimiz Filistin iken bu kampanyalar yüzünden Filistin davası, mazlum Gazzeliler unutturulmak istenmektedir. Buradaki strateji, hedef budur. Filistin’i unutmak, unutturmaya kalkmak da en büyük ihanettir.

“İnsanlığın günden güne ölümünü izliyoruz”

Hatırlar mısınız, geçtiğimiz günlerde Filistinli bir genç elinde tuttuğu kitabı ateşe verdi ve dedi ki ‘Uluslararası hukuk diye bir şey yokmuş, hepsi koca bir yalanmış.’ Gerçekten bu çok haklı ve bir o kadar da ahlaklı bir isyan.

Aydınlanmacıların, pozitivistlerin, modernistlerin, ilerlemecilerin, Batıcıların insanlığın en üst seviyesi olarak takdim ettiği, içinde bulunduğumuz bu zaman diliminde, tarihin bu evresinde gerçekten hep birlikte insanlığın günden güne ölümünü izliyoruz, nasıl kan kaybettiğini izliyoruz.

“Kanıt, üzeri örtülmeye çalışılan soykırımı delilleriyle gözler önüne seriyor”

Kendilerini medeni dünyanın birer üyesi olarak addeden devletler apaçık şekilde İsrail’e destek veriyorlar ve bu destekle İsrail, Filistinlileri soykırıma tabi tutuyor.

Bugün kendisi vesilesiyle bir araya geldiğimiz Kanıt belgeseli de işte ısrarla yok sayılan, görmezden gelinen, üzeri örtülmeye çalışılan bu soykırımı delilleriyle gözler önüne seriyor.

Öyle inanıyorum ki bu belgeselle tüm dünya bugün ve yarın, 14 bini çocuk olmak üzere yaklaşık 34 bin insanın dünyanın gözleri önünde nasıl katledildiğini görecek.

Bu denli büyük bir soykırım karşısında insanlığın nasıl bu kadar kör, bu kadar sağır ve bu denli dilsiz olduğunu fark edecek ve kimlerin bu süreçte doğru yerde, kimlerin hakkın yanında, kimlerin yanlış yerde, batılın yanında olduğunu idrak edecek.

“İsrail, gazetecileri stratejik bir hedef olarak gördüğü için onlara kasıtlı bir şekilde saldırdı”

“Hepimiz şükran borçluyuz, minnet borçluyuz”

“Mazlumların her daim yanında duracağız”

İsrail’in hem Filistinlileri hem de hakikati sorumsuzca katlettiği bir ortamda, Türkiye olarak biz, şunu çok ve net bir şekilde ifade etmek istiyorum ki susmayacağız, medyamızla konuşacağız.

Hakkı, hakikati haykırmaya devam edeceğiz. Zira bu bir hakikat nöbetidir. Tarihin, hakikatin gür sesi olacağız. Mazlumların yanında her daim dimdik duracağız.

Kötücül dezenformasyon

“Türkiye’yi hedefe koymaya ve İsrail’le ilişkilendirmeye kalktılar”

Bunları yapmamıza, gerçeği paylaşmamıza ve gerçek ortada olmasına rağmen, HAMAS’ı terör örgütü olarak lanse edenler, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın şerefli ‘one minute’ çıkışını dahi hazmedemeyenler, onu eleştirenler, İsrail tarafından düşman olarak görülen Türkiye’yi hedefe koymaya ve İsrail’le ilişkilendirmeye kalktılar.

“Türkiye, şartlar ne olursa olsun, mazlum Filistin halkının yanındadır”

Şunu çok açık ve net bir şekilde vurgulamamız gerekir ki Türkiye, şartlar ne olursa olsun, mazlum Filistin halkının yanındadır. Türkiye ne olursa olsun, Filistin davası söz konusu olduğunda açık ve net bir şekilde bütün uluslararası platformları bir imkan olarak görmüştür ve Cumhurbaşkanımız çok gür bir sedayla, Filistin davasının uluslararası alanda birinci derecede liderliğini yapmıştır.

Bizim söylemde de eylemde de yerimiz, Filistinli kardeşlerimizin yanıdır. Filistin’e sahip çıkmak hem tarihimizin hem inancımızın hem de insanlığımızın bize yüklediği kutsal bir görevdir. Siyasi ya da başkaca birtakım hesaplar içinde olanları ne ciddiye alabiliriz ne de muhatap alabiliriz. Biz kalbi Filistin’den yana çarpan kardeşlerimizle Filistin davasını sahiplenmeye devam ederiz ve devam edeceğiz.”

“İsrail’i hiçbir oyun, strateji veya kampanya aklayamaz”

“Zalim İsrail, bir anda mağdur gibi gösterilmeye çalışıldı”

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ifade ettiği üzere İsrail’in, uluslararası hukuku ve Viyana Sözleşmesi’ni açıkça çiğneyerek Şam’daki İran Büyükelçiliğini hedef almasına ses çıkartmayanlar, İran’ın cevabı karşısında hemen kınama yarışına girdiler.

Zalim İsrail, bir anda mağdur gibi gösterilmeye çalışıldı. Bu süreçteki girişimleri, İsrail’i batı kamuoyu nezdinde aklama girişimi olarak görüyoruz. Fakat bu girişimlerin gizleyemeyeceği bir gerçek varsa o da İsrail’in bugün Gazze’de bir soykırım yaptığıdır.

İsrail’i hiçbir oyun, strateji veya kampanya aklayamaz. Elbette biz Türkiye olarak, Gazze soykırımının görünmez kılınmasını engellemek için çok yoğun bir diplomasi trafiği işlettik Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde ve ne ateşe körükle gitmenin ne de Netanyahu hükümetini cesaretlendirmenin bir faydası olacağını vurguladık.

“Soykırımı normalleştirmeye dönük bütün gayretlerle mücadele etmek zorundayız”

Filistinli bebeklerin, çocukların, kadınların katledilmesini normalleştirecek stratejileri boşa çıkarmak bizim bu bağlamda en önemli sorumluluğumuzdur. Başta kamusal iletişim süreçlerine yön veren kamu kurumları ve yine beraberinde medyada faaliyet gösteren özel medya kuruluşları…

Biz bu bağlamda Gazze’de İsrail’in soykırımı gizlemeye dönük bütün gayretlerle hesaplaşmak zorundayız. Bu soykırımı normalleştirmeye, unutturmaya dönük bütün gayretlerle mücadele etmek zorundayız. Bu bizim vazifemiz.

Bu anlamda Kanıt kitabı da Kanıt belgeseli de bu kötücül normalleştirme stratejilerini geçersiz kılmaya yönelik bir girişimdir. Biz bu çalışmalarla, bu delillerle Filistin davasını, Gazze soykırımını, İsrail zulmünü uluslararası alanda hakkıyla anlatmaya çalışıyoruz. Ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde devam eden soykırım davasına somut kanıtlarla, delillerle katkıda bulunmak istiyoruz.

“140’tan fazla meslektaşımız hayatını kaybetti”

“Yeni bir delil dosyası oluşturacak”

Bu süreçte ‘Kanıt’ kitabımız, uluslararası toplumu, İsrail yönetiminin Filistinlilere saldırılarına dair sessizliğini bozmaya ve adaleti sağlamaya çağıran önemli bir adım oldu.

Bugün izleyeceğimiz ‘Kanıt’ belgeselimiz, İsrail yönetiminin Gazze’deki Filistinlilere yönelik saldırıları sırasında işlenen savaş suçlarının belgelenmesi için yeni bir delil dosyası oluşturacak.

“Gazze’den yükselen çığlığın karşılık bulduğu bir ses oldu o kahramanlar”

Savaşın ortasında, insanlık dramını belgelemek için hayatlarını riske atarak büyük bir özveriyle çalışan meslektaşlarımız ve tüm insani yardım çalışanları, bu soykırımın birer tanığı oldular. Gazze’den yükselen çığlığın karşılık bulduğu bir ses oldu o kahramanlar. Bu çaba ve kararlılık Gazze’de yaşanan acı gerçeğin dünya kamuoyuna duyurulmasında kritik bir rol oynamakta.

“Kanıt belgeseli, duymayan, görmeyen dünyayı tekrar harekete geçirme teşebbüsüdür”

Bugün dünya görmüyor, duymuyor, önemsemiyor. İşte bu belgeselimiz duymayan, görmeyen dünyayı tekrardan harekete geçirme teşebbüsüdür. İsrail yönetiminin 194 gündür süren saldırılarının bilançosu her geçen gün artıyor. İsrail yönetimi 194 gündür yaklaşık 70 bin ton patlayıcı kullandı. Bu patlayıcıların tamamı Gazze’nin şehirlerine, Gazze insanlarının üzerine atıldı.

Gazze’de can kaybı biz bu toplantıya başlamadan önce 33 bin 899 idi. Belki şu sıralarda bu sayı daha da artmıştır. 24 saat içerisinde Gazze’ye 40’tan fazla saldırı oldu. Ekim ayından bu yana 2,3 milyon nüfusluk Gazze Şeridi’nde 1,9 milyon kişi yerinden, yurdundan edildi. Bu süreçte 200’den fazla insani yardım çalışanı, 140’dan fazla meslektaşımız hayatını kaybetti.

“Pek çok içerik Ali’nin fotoğraf makinesinden çıktı”

Hala orada mücadelesini devam ettiriyor. Belgeselde izleyeceğiniz görüntülerin önemli bir kısmı Ali’nin fotoğraf makinesinden ve kamerasından çıktı. Kanıt kitabında olan pek çok içerik Ali’nin fotoğraf makinesinden çıktı. Bugün Ali’nin eşi ve iki evladı aramızdalar. Onlara da hoş geldiniz diyorum.

“Bir uyanışa vesile olmasını temenni ediyorum”

Belgeselimizi işte bu yaklaşımla hazırladık. Belgeselimizin yönetmeni Atakan Kerküklü’ye, yapımcısı Abdülkadir Karakelle’ye ve emeği geçen bütün Anadolu Ajansı muhabirlerine, foto muhabirlerine teşekkürlerimi sunuyorum.

Katılımları dolayısıyla İletişim Başkanı Sayın Fahrettin Altun’a siz değerli konuklara saygılarımı sunuyorum. Hep birlikte biraz sonra izleyeceğimiz belgeselin insan hakları ihlallerine karşı tüm dünyayı uyandırmasını, bir uyanışa vesile olmasını temenni ediyorum.

İsrail’in Gazze’de imza attığı savaş suçları, Anadolu Ajansı (AA) tarafından belgelendi.

AA’nın hazırladığı “Kanıt” adlı belgeselinin galası gerçekleştirildi. Belgesel, Tel Aviv’in katliamlarını tüm açılığıyla ortaya koyuyor.

Galada konuşan İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Kanıt’ın önce kitap olarak çıktığını, son olarak ise belgeselinin yayınlandığını anımsattı.

Altun, Kanıt’ın kelimenin tam anlamıyla tarihi bir proje olduğunu, belgeselle, 7 Ekim’den bu yana İsrail’in işlediği her türlü zulmün, savaş suçunun ve soykırım fiilinin kayıt altına alındığını anlattı.

Uluslararası Adalet Divanı Başkanı, BM Özel Raportörü, Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi uluslararası kuruluş çalışanlarının bu belgeselde katkılarının bulunduğunu kaydeden Altun, Gazze’de yaşanan süreçle ilgili kapsamlı veriler paylaştığını söyledi ve ekledi:

Altun, belgeselde ne kadar iyi işlense de İsrail’in işlediği savaş suçlarını, insanlığın vicdanında açtığı yaraları anlatmaya esasında günlerin yetmeyeceğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:

Filistin halkının dünyanın gözleri önünde yok edilmeye, soykırıma tabi tutulmaya çalışıldığına dikkati çeken Altun, şu değerlendirmelerde bulundu:

Belgeseldeki kanıtlar için büyük emekler verildiğinin altını çizen Altun, delillerin AA’nın Gazze’de görev yapan foto muhabiri Ali Jadallah gibi birçok kahramanın canlarını hiçe sayan hakikatperver yaklaşımlarıyla elde edildiğini kaydetti.

Altun, İsrail’in tam da bu nedenle hakikati ortaya çıkarmaya çalışan gazetecileri hedef aldığına işaret ederek, “Şu ana kadar 140’ı aşan gazeteci ne yazık ki İsrail tarafından katledildi, şehit edildi. İsrail, gazetecileri stratejik bir hedef olarak gördüğü için onlara kasıtlı bir şekilde saldırıyor. Hedef gözeterek bile isteye onları öldürüyor, katlediyor.” diye konuştu.

İsrail’in bayram günü TRT Arabi ekibini hedef aldığını ve tankla saldırdığını, kameraman Sami Muhammed Şehade’nin bacağını kaybettiğini, iki gazetecinin de yaralandığını anımsatan Altun, “Hakikat uğruna ölümü göze alan gazetecilere, hepimiz şükran borçluyuz, minnet borçluyuz. Onlar gerçek kahramanlar.” dedi.

Altun, bu yolda şehit olanları rahmetle ve minnetle yad etti, yaralananlara şifa diledi.

İsrail’in bir taraftan gazetecileri hedef alarak hakikatin ortaya çıkmasını engellemeye çalıştığına diğer taraftan dezenformasyonla, yalanla, kurgulanmış içeriklerle hakikatin üstünü örtmeyi hedeflediğine dikkati çeken Altun, İletişim Başkanlığı’nın 7 Ekim’den bu yana 200’ü aşkın İsrail kaynaklı dezenformasyonu ifşa ettiğine ve doğrusunu dünyaya duyurduğuna işaret etti.

Anadolu Ajansı Teyit Hattı’nın bu bağlamda birçok dezenformasyonu ortaya çıkardığını belirten Altun, diğer yandan TRT’nin de bir çok uluslararası yayınıyla dünya kamuoyunu aydınlatmaya devam ettiğini söyledi ve ekledi:

Son günlerde Gazze’de devam eden soykırımı gündemden düşürmeye dönük iki gelişmeye şahit olunduğunu da aktaran Altun, bunlardan birinin Türkiye’yi doğrudan hedef alan, İsrail’le ilişkilendirmeye yönelik kötücül dezenformasyon kampanyası olduğunu belirtti.

İsrail’e yapılmayan eleştirilerin, gösterilmeyen tepkilerin Türkiye’ye, hükümete gösterilmeye çalışıldığını söyleyen Altun, Türkiye sınırları içinde bu süreçte birçok dezenformatif içeriğin üretildiğini, bunlara karşı çeşitli platformlarda yalanlama yaptıklarını ve gerçeğini kamuoyuyla paylaştıklarını anlattı.

İletişim Başkanı Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:

Filistin’i unutturmaya, zulmü görünmez kılmaya dönük diğer bir gelişmenin ise birkaç gün önce İsrail ve İran arasında yaşanan gerilim olduğunu vurgulayan Altun, İsrail’in İran’ın Şam’daki konsolosluk binasına saldırması ve askerlerini öldürmesiyle başlayan gerilimin sistematik bir şekilde Filistin’deki zulmü perdelemek için kullanıldığını ifade etti.

Batılı ülkelerin yaptıkları açıklamalarla gerilimi tırmandırdıkça tırmandırdığını, Filistinlilere yönelik soykırımın gündemden düşürülmek istendiğini dile getiren Altun, İran’ın cevabının bilhassa Batılı başkentlerde ve kamuoyunda İsrail’in sürdürdüğü soykırımın geri plana itilmesine yol açtığını kaydetti.

Altun, şöyle devam etti:

Bölgesel ve küresel aktörlerin, Filistin saldırı altındayken, ne bölgede ne de küresel alanda barış, istikrar olamayacağını kabul etmesi ve buna göre bir strateji belirlemesi gerektiğinin altını çizen Altun, şunları kaydetti:

İletişim Başkanı Altun, Anadolu Ajansı çalışanlarını, yöneticilerini, özellikle de Kanıt kitabında ve belgeselinde emeği geçenleri, Gazze’de kahramanca hakikat uğruna, hak uğruna faaliyet gösteren gazetecileri tebrik etti.

AA Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz, “Ekim ayından bu yana 2,3 milyon nüfusluk Gazze Şeridi’nde 1,9 milyon kişi yerinden, yurdundan edildi. Bu süreçte 200’den fazla insani yardım çalışanı, 140’tan fazla meslektaşımız hayatını kaybetti.” dedi.

Karagöz, AA tarafından hazırlanan, İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçlarını tüm açıklığıyla ortaya koyan “Kanıt” belgeselinin gala gösteriminde yaptığı konuşmada, belgeselde, bir soykırımın dehşet verici boyutunu ve delillerini, uluslararası hukukçuların ve insan hakları savunucularının değerlendirmeleriyle izleneceğini söyledi.

AA’nın belgeselde yer alan içeriklerden daha fazlasını ve akla hayale sığmayacak boyuttaki toplu katliamların fotoğraflarını, videolarını ve haberlerini her gün dünyaya duyurduğuna dikkati çeken Karagöz, şöyle dedi:

Karagöz, İsrail yönetiminin soykırımının dünyaya duyurulması için hazırlanan belgeselin, insan hakları ve basın özgürlüğü mücadelesine ciddi bir katkı sunması temennisinde bulunarak şöyle konuştu:

Kanıt belgeselinin sadece bir görüntüden ibaret olmadığını, belgeselin, bir toplumun haritadan silinmek istenmesinin, dilsiz bir toplum oluşturma çabalarının karşısında bir duruş olduğunu vurgulayan Karagöz, şöyle devam etti:

AA Genel Müdürü Karagöz, Gazze’de görev yaptığı esnada İsrail hava saldırısında hayatını kaybeden AA kameramanı Muntasır es-Savvaf’ı da anarak, Gazze’de görev alan ve hayatta kalmayı başaran meslektaşları için salondakileri alkışa davet etti.

Gazze’deki en büyük kahramanlardan birinin de AA’nın Gazze’de görev yapan foto muhabiri Ali Jadallah olduğunu aktaran Karagöz, şu ifadeleri kullandı:

“Bizim görevimiz unutturmamak, kayıt altına almak ve stratejik bir şekilde gündemde tutmak.” diyen Karagöz, şunları kaydetti:

İsrail, Filistin’e destek olduğumuz için fırsat buldukça bize saldırırken, Türkiye’yi İsrail destekçisi olarak göstermeye çalışmak en çok günümüzün İsrail’ini ve İsrail sevenlerini sevindirir.

Kalbimiz Filistin için atarken, gündemimiz Filistin iken bu kampanyalar yüzünden Filistin davası, mazlum Gazzeliler unutturulmak istenmektedir. Buradaki strateji, hedef budur. Filistin’i unutmak, unutturmaya kalkmak da en büyük ihanettir.

Hatırlar mısınız, geçtiğimiz günlerde Filistinli bir genç elinde tuttuğu kitabı ateşe verdi ve dedi ki ‘Uluslararası hukuk diye bir şey yokmuş, hepsi koca bir yalanmış.’ Gerçekten bu çok haklı ve bir o kadar da ahlaklı bir isyan.

Aydınlanmacıların, pozitivistlerin, modernistlerin, ilerlemecilerin, Batıcıların insanlığın en üst seviyesi olarak takdim ettiği, içinde bulunduğumuz bu zaman diliminde, tarihin bu evresinde gerçekten hep birlikte insanlığın günden güne ölümünü izliyoruz, nasıl kan kaybettiğini izliyoruz.

Kendilerini medeni dünyanın birer üyesi olarak addeden devletler apaçık şekilde İsrail’e destek veriyorlar ve bu destekle İsrail, Filistinlileri soykırıma tabi tutuyor.

Bugün kendisi vesilesiyle bir araya geldiğimiz Kanıt belgeseli de işte ısrarla yok sayılan, görmezden gelinen, üzeri örtülmeye çalışılan bu soykırımı delilleriyle gözler önüne seriyor.

Öyle inanıyorum ki bu belgeselle tüm dünya bugün ve yarın, 14 bini çocuk olmak üzere yaklaşık 34 bin insanın dünyanın gözleri önünde nasıl katledildiğini görecek.

Bu denli büyük bir soykırım karşısında insanlığın nasıl bu kadar kör, bu kadar sağır ve bu denli dilsiz olduğunu fark edecek ve kimlerin bu süreçte doğru yerde, kimlerin hakkın yanında, kimlerin yanlış yerde, batılın yanında olduğunu idrak edecek.

İsrail’in hem Filistinlileri hem de hakikati sorumsuzca katlettiği bir ortamda, Türkiye olarak biz, şunu çok ve net bir şekilde ifade etmek istiyorum ki susmayacağız, medyamızla konuşacağız.

Hakkı, hakikati haykırmaya devam edeceğiz. Zira bu bir hakikat nöbetidir. Tarihin, hakikatin gür sesi olacağız. Mazlumların yanında her daim dimdik duracağız.

Bunları yapmamıza, gerçeği paylaşmamıza ve gerçek ortada olmasına rağmen, HAMAS’ı terör örgütü olarak lanse edenler, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın şerefli ‘one minute’ çıkışını dahi hazmedemeyenler, onu eleştirenler, İsrail tarafından düşman olarak görülen Türkiye’yi hedefe koymaya ve İsrail’le ilişkilendirmeye kalktılar.

Şunu çok açık ve net bir şekilde vurgulamamız gerekir ki Türkiye, şartlar ne olursa olsun, mazlum Filistin halkının yanındadır. Türkiye ne olursa olsun, Filistin davası söz konusu olduğunda açık ve net bir şekilde bütün uluslararası platformları bir imkan olarak görmüştür ve Cumhurbaşkanımız çok gür bir sedayla, Filistin davasının uluslararası alanda birinci derecede liderliğini yapmıştır.

Bizim söylemde de eylemde de yerimiz, Filistinli kardeşlerimizin yanıdır. Filistin’e sahip çıkmak hem tarihimizin hem inancımızın hem de insanlığımızın bize yüklediği kutsal bir görevdir. Siyasi ya da başkaca birtakım hesaplar içinde olanları ne ciddiye alabiliriz ne de muhatap alabiliriz. Biz kalbi Filistin’den yana çarpan kardeşlerimizle Filistin davasını sahiplenmeye devam ederiz ve devam edeceğiz.”

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ifade ettiği üzere İsrail’in, uluslararası hukuku ve Viyana Sözleşmesi’ni açıkça çiğneyerek Şam’daki İran Büyükelçiliğini hedef almasına ses çıkartmayanlar, İran’ın cevabı karşısında hemen kınama yarışına girdiler.

Zalim İsrail, bir anda mağdur gibi gösterilmeye çalışıldı. Bu süreçteki girişimleri, İsrail’i batı kamuoyu nezdinde aklama girişimi olarak görüyoruz. Fakat bu girişimlerin gizleyemeyeceği bir gerçek varsa o da İsrail’in bugün Gazze’de bir soykırım yaptığıdır.

İsrail’i hiçbir oyun, strateji veya kampanya aklayamaz. Elbette biz Türkiye olarak, Gazze soykırımının görünmez kılınmasını engellemek için çok yoğun bir diplomasi trafiği işlettik Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde ve ne ateşe körükle gitmenin ne de Netanyahu hükümetini cesaretlendirmenin bir faydası olacağını vurguladık.

Filistinli bebeklerin, çocukların, kadınların katledilmesini normalleştirecek stratejileri boşa çıkarmak bizim bu bağlamda en önemli sorumluluğumuzdur. Başta kamusal iletişim süreçlerine yön veren kamu kurumları ve yine beraberinde medyada faaliyet gösteren özel medya kuruluşları…

Biz bu bağlamda Gazze’de İsrail’in soykırımı gizlemeye dönük bütün gayretlerle hesaplaşmak zorundayız. Bu soykırımı normalleştirmeye, unutturmaya dönük bütün gayretlerle mücadele etmek zorundayız. Bu bizim vazifemiz.

Bu anlamda Kanıt kitabı da Kanıt belgeseli de bu kötücül normalleştirme stratejilerini geçersiz kılmaya yönelik bir girişimdir. Biz bu çalışmalarla, bu delillerle Filistin davasını, Gazze soykırımını, İsrail zulmünü uluslararası alanda hakkıyla anlatmaya çalışıyoruz. Ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde devam eden soykırım davasına somut kanıtlarla, delillerle katkıda bulunmak istiyoruz.

Bu süreçte ‘Kanıt’ kitabımız, uluslararası toplumu, İsrail yönetiminin Filistinlilere saldırılarına dair sessizliğini bozmaya ve adaleti sağlamaya çağıran önemli bir adım oldu.

Bugün izleyeceğimiz ‘Kanıt’ belgeselimiz, İsrail yönetiminin Gazze’deki Filistinlilere yönelik saldırıları sırasında işlenen savaş suçlarının belgelenmesi için yeni bir delil dosyası oluşturacak.

Savaşın ortasında, insanlık dramını belgelemek için hayatlarını riske atarak büyük bir özveriyle çalışan meslektaşlarımız ve tüm insani yardım çalışanları, bu soykırımın birer tanığı oldular. Gazze’den yükselen çığlığın karşılık bulduğu bir ses oldu o kahramanlar. Bu çaba ve kararlılık Gazze’de yaşanan acı gerçeğin dünya kamuoyuna duyurulmasında kritik bir rol oynamakta.

Bugün dünya görmüyor, duymuyor, önemsemiyor. İşte bu belgeselimiz duymayan, görmeyen dünyayı tekrardan harekete geçirme teşebbüsüdür. İsrail yönetiminin 194 gündür süren saldırılarının bilançosu her geçen gün artıyor. İsrail yönetimi 194 gündür yaklaşık 70 bin ton patlayıcı kullandı. Bu patlayıcıların tamamı Gazze’nin şehirlerine, Gazze insanlarının üzerine atıldı.

Gazze’de can kaybı biz bu toplantıya başlamadan önce 33 bin 899 idi. Belki şu sıralarda bu sayı daha da artmıştır. 24 saat içerisinde Gazze’ye 40’tan fazla saldırı oldu. Ekim ayından bu yana 2,3 milyon nüfusluk Gazze Şeridi’nde 1,9 milyon kişi yerinden, yurdundan edildi. Bu süreçte 200’den fazla insani yardım çalışanı, 140’dan fazla meslektaşımız hayatını kaybetti.

Hala orada mücadelesini devam ettiriyor. Belgeselde izleyeceğiniz görüntülerin önemli bir kısmı Ali’nin fotoğraf makinesinden ve kamerasından çıktı. Kanıt kitabında olan pek çok içerik Ali’nin fotoğraf makinesinden çıktı. Bugün Ali’nin eşi ve iki evladı aramızdalar. Onlara da hoş geldiniz diyorum.

Belgeselimizi işte bu yaklaşımla hazırladık. Belgeselimizin yönetmeni Atakan Kerküklü’ye, yapımcısı Abdülkadir Karakelle’ye ve emeği geçen bütün Anadolu Ajansı muhabirlerine, foto muhabirlerine teşekkürlerimi sunuyorum.

Katılımları dolayısıyla İletişim Başkanı Sayın Fahrettin Altun’a siz değerli konuklara saygılarımı sunuyorum. Hep birlikte biraz sonra izleyeceğimiz belgeselin insan hakları ihlallerine karşı tüm dünyayı uyandırmasını, bir uyanışa vesile olmasını temenni ediyorum.

İsrail, Filistin’e destek olduğumuz için fırsat buldukça bize saldırırken, Türkiye’yi İsrail destekçisi olarak göstermeye çalışmak en çok günümüzün İsrail’ini ve İsrail sevenlerini sevindirir.

Kalbimiz Filistin için atarken, gündemimiz Filistin iken bu kampanyalar yüzünden Filistin davası, mazlum Gazzeliler unutturulmak istenmektedir. Buradaki strateji, hedef budur. Filistin’i unutmak, unutturmaya kalkmak da en büyük ihanettir.

Hatırlar mısınız, geçtiğimiz günlerde Filistinli bir genç elinde tuttuğu kitabı ateşe verdi ve dedi ki ‘Uluslararası hukuk diye bir şey yokmuş, hepsi koca bir yalanmış.’ Gerçekten bu çok haklı ve bir o kadar da ahlaklı bir isyan.

Aydınlanmacıların, pozitivistlerin, modernistlerin, ilerlemecilerin, Batıcıların insanlığın en üst seviyesi olarak takdim ettiği, içinde bulunduğumuz bu zaman diliminde, tarihin bu evresinde gerçekten hep birlikte insanlığın günden güne ölümünü izliyoruz, nasıl kan kaybettiğini izliyoruz.

Kendilerini medeni dünyanın birer üyesi olarak addeden devletler apaçık şekilde İsrail’e destek veriyorlar ve bu destekle İsrail, Filistinlileri soykırıma tabi tutuyor.

Bugün kendisi vesilesiyle bir araya geldiğimiz Kanıt belgeseli de işte ısrarla yok sayılan, görmezden gelinen, üzeri örtülmeye çalışılan bu soykırımı delilleriyle gözler önüne seriyor.

Öyle inanıyorum ki bu belgeselle tüm dünya bugün ve yarın, 14 bini çocuk olmak üzere yaklaşık 34 bin insanın dünyanın gözleri önünde nasıl katledildiğini görecek.

Bu denli büyük bir soykırım karşısında insanlığın nasıl bu kadar kör, bu kadar sağır ve bu denli dilsiz olduğunu fark edecek ve kimlerin bu süreçte doğru yerde, kimlerin hakkın yanında, kimlerin yanlış yerde, batılın yanında olduğunu idrak edecek.

İsrail’in hem Filistinlileri hem de hakikati sorumsuzca katlettiği bir ortamda, Türkiye olarak biz, şunu çok ve net bir şekilde ifade etmek istiyorum ki susmayacağız, medyamızla konuşacağız.

Hakkı, hakikati haykırmaya devam edeceğiz. Zira bu bir hakikat nöbetidir. Tarihin, hakikatin gür sesi olacağız. Mazlumların yanında her daim dimdik duracağız.

Bunları yapmamıza, gerçeği paylaşmamıza ve gerçek ortada olmasına rağmen, HAMAS’ı terör örgütü olarak lanse edenler, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın şerefli ‘one minute’ çıkışını dahi hazmedemeyenler, onu eleştirenler, İsrail tarafından düşman olarak görülen Türkiye’yi hedefe koymaya ve İsrail’le ilişkilendirmeye kalktılar.

Şunu çok açık ve net bir şekilde vurgulamamız gerekir ki Türkiye, şartlar ne olursa olsun, mazlum Filistin halkının yanındadır. Türkiye ne olursa olsun, Filistin davası söz konusu olduğunda açık ve net bir şekilde bütün uluslararası platformları bir imkan olarak görmüştür ve Cumhurbaşkanımız çok gür bir sedayla, Filistin davasının uluslararası alanda birinci derecede liderliğini yapmıştır.

Bizim söylemde de eylemde de yerimiz, Filistinli kardeşlerimizin yanıdır. Filistin’e sahip çıkmak hem tarihimizin hem inancımızın hem de insanlığımızın bize yüklediği kutsal bir görevdir. Siyasi ya da başkaca birtakım hesaplar içinde olanları ne ciddiye alabiliriz ne de muhatap alabiliriz. Biz kalbi Filistin’den yana çarpan kardeşlerimizle Filistin davasını sahiplenmeye devam ederiz ve devam edeceğiz.”

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ifade ettiği üzere İsrail’in, uluslararası hukuku ve Viyana Sözleşmesi’ni açıkça çiğneyerek Şam’daki İran Büyükelçiliğini hedef almasına ses çıkartmayanlar, İran’ın cevabı karşısında hemen kınama yarışına girdiler.

Zalim İsrail, bir anda mağdur gibi gösterilmeye çalışıldı. Bu süreçteki girişimleri, İsrail’i batı kamuoyu nezdinde aklama girişimi olarak görüyoruz. Fakat bu girişimlerin gizleyemeyeceği bir gerçek varsa o da İsrail’in bugün Gazze’de bir soykırım yaptığıdır.

İsrail’i hiçbir oyun, strateji veya kampanya aklayamaz. Elbette biz Türkiye olarak, Gazze soykırımının görünmez kılınmasını engellemek için çok yoğun bir diplomasi trafiği işlettik Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde ve ne ateşe körükle gitmenin ne de Netanyahu hükümetini cesaretlendirmenin bir faydası olacağını vurguladık.

Filistinli bebeklerin, çocukların, kadınların katledilmesini normalleştirecek stratejileri boşa çıkarmak bizim bu bağlamda en önemli sorumluluğumuzdur. Başta kamusal iletişim süreçlerine yön veren kamu kurumları ve yine beraberinde medyada faaliyet gösteren özel medya kuruluşları…

Biz bu bağlamda Gazze’de İsrail’in soykırımı gizlemeye dönük bütün gayretlerle hesaplaşmak zorundayız. Bu soykırımı normalleştirmeye, unutturmaya dönük bütün gayretlerle mücadele etmek zorundayız. Bu bizim vazifemiz.

Bu anlamda Kanıt kitabı da Kanıt belgeseli de bu kötücül normalleştirme stratejilerini geçersiz kılmaya yönelik bir girişimdir. Biz bu çalışmalarla, bu delillerle Filistin davasını, Gazze soykırımını, İsrail zulmünü uluslararası alanda hakkıyla anlatmaya çalışıyoruz. Ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde devam eden soykırım davasına somut kanıtlarla, delillerle katkıda bulunmak istiyoruz.

Bu süreçte ‘Kanıt’ kitabımız, uluslararası toplumu, İsrail yönetiminin Filistinlilere saldırılarına dair sessizliğini bozmaya ve adaleti sağlamaya çağıran önemli bir adım oldu.

Bugün izleyeceğimiz ‘Kanıt’ belgeselimiz, İsrail yönetiminin Gazze’deki Filistinlilere yönelik saldırıları sırasında işlenen savaş suçlarının belgelenmesi için yeni bir delil dosyası oluşturacak.

Savaşın ortasında, insanlık dramını belgelemek için hayatlarını riske atarak büyük bir özveriyle çalışan meslektaşlarımız ve tüm insani yardım çalışanları, bu soykırımın birer tanığı oldular. Gazze’den yükselen çığlığın karşılık bulduğu bir ses oldu o kahramanlar. Bu çaba ve kararlılık Gazze’de yaşanan acı gerçeğin dünya kamuoyuna duyurulmasında kritik bir rol oynamakta.

Bugün dünya görmüyor, duymuyor, önemsemiyor. İşte bu belgeselimiz duymayan, görmeyen dünyayı tekrardan harekete geçirme teşebbüsüdür. İsrail yönetiminin 194 gündür süren saldırılarının bilançosu her geçen gün artıyor. İsrail yönetimi 194 gündür yaklaşık 70 bin ton patlayıcı kullandı. Bu patlayıcıların tamamı Gazze’nin şehirlerine, Gazze insanlarının üzerine atıldı.

Gazze’de can kaybı biz bu toplantıya başlamadan önce 33 bin 899 idi. Belki şu sıralarda bu sayı daha da artmıştır. 24 saat içerisinde Gazze’ye 40’tan fazla saldırı oldu. Ekim ayından bu yana 2,3 milyon nüfusluk Gazze Şeridi’nde 1,9 milyon kişi yerinden, yurdundan edildi. Bu süreçte 200’den fazla insani yardım çalışanı, 140’dan fazla meslektaşımız hayatını kaybetti.

Hala orada mücadelesini devam ettiriyor. Belgeselde izleyeceğiniz görüntülerin önemli bir kısmı Ali’nin fotoğraf makinesinden ve kamerasından çıktı. Kanıt kitabında olan pek çok içerik Ali’nin fotoğraf makinesinden çıktı. Bugün Ali’nin eşi ve iki evladı aramızdalar. Onlara da hoş geldiniz diyorum.

Belgeselimizi işte bu yaklaşımla hazırladık. Belgeselimizin yönetmeni Atakan Kerküklü’ye, yapımcısı Abdülkadir Karakelle’ye ve emeği geçen bütün Anadolu Ajansı muhabirlerine, foto muhabirlerine teşekkürlerimi sunuyorum.

Katılımları dolayısıyla İletişim Başkanı Sayın Fahrettin Altun’a siz değerli konuklara saygılarımı sunuyorum. Hep birlikte biraz sonra izleyeceğimiz belgeselin insan hakları ihlallerine karşı tüm dünyayı uyandırmasını, bir uyanışa vesile olmasını temenni ediyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz