İskender Pala yeni romanı olan Azdahak’ı anlattı: İnsanların sorunlarının peşinden koşuyorum
Yazar Prof. Dr. İskender Pala, yazdıklarıyla insanları var oldukları durumdan uyandırmak istediğini belirterek, “Çevrelerine baksınlar, gözlerini açsınlar, yakınlarında bir şeyler olduğunun gerçeğiyle karşılaşsınlar” dedi.
AA
Pala, eğlence kültürünü, bugünkü insanlığın sorunlarını, Ortadoğu’da yaşananları ve bu bağlamda okuyucuyla buluşturduğu yeni romanı Azdahak’ı anlattı.
Her sene uzun emekler ve disiplinli bir çalışma neticesinde bir eser kaleme alan, tarihi romanlar yazmasına rağmen bugüne dair iz düşümlü anlatımıyla okuyucuyu geleceğe taşıyan Pala, divan edebiyatı, kültür sanat ve kitaplar arasında bir ömür geçirdiğini söyledi.
Türkiye’de bir aydın olma bilinci içerisinde gençlere, gelecek nesillere ve insanlara yararlı olmak için çalıştığını ifade eden Pala, “İnsanlar artık öğrenmek için para harcamıyor. Öğrenmek için emek harcamıyor. Öğrenmek için zaman da harcamıyor ama eğlenceye hem para harcıyor hem zaman harcıyor hem de emek harcıyor, enerji harcıyor” ifadelerini kullandı.
İnsanlara bilgiyi eğlendirerek vermenin önemini vurgulayan Pala, şöyle devam etti:
“KOŞARAK ROMAN YAZIYORUM”
“Rabbimiz Kur’an’da dünya hayatının bir oyun ve eğlence olduğunu tekraren bildirir. Ayet bir mecazı ifade ederken, bugün anlamı artık hakikat olma noktasında. Çünkü insanoğlunun hangi iklimde, hangi coğrafyada, hangi ülkede yaşarsa yaşasın eğlenceye ulaşımı onun birincil tercihi arasında yer alıyor. Yani ekonomik sıkıntıdan bahseden insan bile artık günümüzde karnını doyuramadığı için bundan bahsetmiyor. Yeterince eğlenemediği, eğlenenlere bakıp onlar gibi dünyadan lezzet alamadığı için böyle düşünüyor. Onun için eğlencenin başat olduğu bir dünyada ‘ben acaba insanların eğlenceleri içine bilgiyi nasıl katabilirim’ sorusunun peşinde koşarak roman yazıyorum.”
“İNSANLIĞIN SORUNU KAN VE ŞİDDET”
“Romanlarımı okuyanlar baştan sona macera, heyecan, aşk, entrika vesaire ile okur ama son sayfayı kapattığında ‘Bu mesele şöyleymiş’ diye mutlaka zihinlerine yeni bir fikir koyarlar. Dünyanın pek çok sancısı var. Bugünkü gençler kimlik problemleri başta olmak üzere pek çok alanda kendilerini anlamlandıracak birikimden yoksun yetişiyorlar. Bugünkü insanlığın en büyük problemi kan, şiddet ve terör problemi. Ortadoğu’ya gözünüzü çevirin yeter” değerlendirmesini yaptı.
“MAZLUMLAR AÇISINDAN HEP AYNI KALIYOR”
Hikaye Üçüncü Murat döneminde geçiyor, Sokullu Mehmed Paşa’nın sadrazamlığının son zamanlarında bir ramazan günü başlıyor. Bir hafta kadar süreyle aynen bugünkü Ortadoğu gibi bir kargaşa ortamına sürüklenen halk büyük korkular yaşıyor. Günümüz Evanjelist/Siyonist yapılanmasının benzeri olan Azdahak isimli bir örgüt, şehirde şiddet, terör, kargaşa eksenli bir türbülans oluşturup kötülük yapmaya başlayınca biri genç kız iki hafiye örgütün peşine düşüyor. Olayların pek çoğu yalnızca kurgudan ibaret ama gök kubbenin altında zalimler ve mazlumlar açısından olup bitenler hep aynı kalıyor maalesef.”
“DÜNYAYAYA HÜKMETME İSTEĞİ”
“Azdahak’ın bugünkü izdüşümü olanlar sırasıyla Irak’ı, Suriye’yi, Filistin ve Lübnan’ı karıştırmaya devam ediyorlar. Hristiyan olduğu halde ‘Musevilerden daha fazla Siyonist’im’ diyen bu insanların bir ülküsü, amacı var; dünyaya armageddonu yaşatmak ve kıyameti yaklaştırmak. Onlar istiyorlar ki, büyük kurtarıcı olarak Hazreti İsa yeryüzüne insin, kendileri de Hazreti İsa’yı yeryüzüne davet eden insanlar olarak onun kuzuları arasında bulunsun. Böylece hem bu dünyalarını hem ahiretlerini kurtaracaklarına inanıyorlar. Kısacası dünyaya hükmetmek istiyorlar” görüşünü paylaştı.
“BUGÜNKÜ DÜNYAYI ANLATMAYA ÇALIŞTIM”
“Yani kısacası cennet bekleyerek dünyayı cehenneme çeviren insanlardan bahsediyoruz. Birilerinin cenneti uğruna on binlerce insanın ölmesi, on binlercesinin soykırıma uğraması… Ortadoğu’yu sarsan şu kadar acı, şu kadar şiddet, şu kadar yoksulluk, şu kadar gözyaşı… Dünya merkez bankaları, Amerikan yönetiminde söz sahibi olan lobiler, dünyanın büyük zenginleri baş aktörler. Efsanelerdeki Azdahak örgütü bunlar değilse, daha kim olabilir? Benim romanımda hikaye, 1577’lerde geçiyor ama okuyucu sık sık ‘sanki bugünkü Ortadoğu!’ diyecek.” açıklamasını yaptı.