Ümit Yenişehirli yazdı: Los Angeles hunharca gasp edilmişti...


Haber Merkezi

Los Angeles hunharca gasp edilmişti…

Ümit Yenişehirli

ABD’nin Kaliforniya eyaletindeki Los Angeles şehrinde, dört gündür devam eden ve hâlâ da kontrol altına alınamayan orman yangınlarında 10’u aşkın kişi hayatını kaybederken, – şimdilik – 360 bin kişi de tahliye oldu.

Devam eden yangınlarda bugüne kadar 27 bin dönümden fazla alanın yandığı tahmin edilen şehirde yağmalamalar da başladı. Aralarında; İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği soykırımla ilgili, “Uzlaşma anlaşma yok, hepsini öldürün.” diyen aktör James Woods’un da bulunduğu çok sayıda ünlü ismin malikânesi yandı, değerli eşya, mücevher ve nakit paraları kül oldu. Kısacası zenginlik, şan, şöhret, eğlence ve tatilin şehri Los Angeles tam bir kâbus yaşıyor.

Şehir; 175 yıl önce resmi adı Los Angeles (Melekler Şehri) olurken de bir başka kâbusun pençesindeydi, Kızılderili ve Meksika kökenliler için ağır, acıklı, kan ve gözyaşıyla dolu bir kâbusun…

HÂLÂ TOPLU KIZILDERİLİ KEMİKLERİ BULUNUYOR

Kaliforniya’nın Los Angeles havzası, MÖ 2000 ile MS 1600 yılları arasında Aztek kabilelerinin vatanıydı. Kuzey bölgelerden Kızılderili göçü de alan bölgede bu halklar, 1600’lü yıllara kadar sakince yaşamıştı.

İspanyol işgalciler ve yanlarındaki Hristiyan misyonerlerin ufukta görünmesiyle ise bölgenin yerlileri için zorlu zamanlar da başlayacaktı. İspanyollar ve bazı diğer Avrupa ülkelerinden gelenler, yerlileri bölgeden uzaklaştırmak için çok sert ve acımasız yöntemlere yönelmişti.

Bir süre, Meksika’daki İspanyol yöneticilerin görevlendirdiği valiler tarafından yönetilen Los Angeles ve çevresi, özellikle “altına hücum” döneminde ise tam bir belalı yere dönüşecekti. Bölgedeki yerlileri kurban seçen asayişsizlik öylesine yaygındı ki, günümüzde bile kimi otoyol inşaatlarında toplu yerli kemikleri bulunabiliyor.

2019 yılındaki bir otoyol inşaatı, bulunan kemikler nedeniyle durdurulmuştu. 2007 yılında, sahildeki bir başka inşaatta da bir defada 164 Kızılderili kalıntısına denk gelinmişti. Bu yerlerin geçmişte mezarlık olduğuna dair emareler bulunmaması ise kalıntıların toplu öldürmeler nedeniyle oluştuğunu ortaya koymaktaydı.

SADECE BİR ASIRDA 500 BİN YERLİ YA ÖLDÜRÜLDÜ YA DA GÖÇE ZORLANDI

1850 yılında ABD’nin mülkü haline gelen Kaliforniya ve Los Angeles, Meksikalıların koyduğu “Melekler Şehri” adını taşısa da şehrin meleklerin çağrıştırabileceği iyilik ve güzelliklerle uzaktan yakından ilgisi yoktu.

Beyaz Hristiyan Protestanlar ve Yahudi topluluklar ile altın rüyasının peşine takılan birçok tekinsiz grup, bölgede terör estirmeye başlamıştı. Bir zamanlar Kaliforniya genelinde nüfusu 500 bini bulan Chumash, Tongva ve Serrano yerlileri trajik bir şekilde azalıyordu. Los Angeles’in nüfusu sadece 25 yılda 5 binden 100 bine çıkmıştı.

Bu nüfusun yüzde 95’ten fazlası ise beyazdı, bölgedeki 500 bine yakın yerli ise adeta buharlaşmıştı. Günümüzde yerli kabileleri, sadece birkaç bini bulabilen nüfuslarıyla varlıklarını sürdürmeye çalışıyor.

İŞGALCİLERİN ÇİZDİĞİ HARİTALARDA YERLİ ARAZİLERİ YOK OLUYORDU

Yeni gelenler, yerlilere ait arazilere el koyma konusunda o kadar arsızdılar ki, bu uğurda hem topoğrafya bilimini hem de kanun yapıcılığı kullanıyorlardı.

ABD askerî güçleri ile onlarla birlikte hareket eden milis güçler, “arazi ölçümü ve harita oluşturma” adı altında bölgenin arazilerini yeniden çizmeye başlamışlardı.

Yerlilerin eski yönetim döneminde nispeten koruma altına aldıkları tapu hakkı, uyduruk haritalar ışığında ve yeni yasal düzenlemelerle korunaksız bırakılmıştı.

Yeni kanunlara göre, artık araziler el değiştirebilecekti, üstelik ABD mahkemeleri eski dönemden kalma haklarla açılmak istenen mülkiyeti güvence altına alma konulu davalara bakmıyorlardı.

YENİ ANAYASADA KIZILDERİLİ TARİFİ: “KİŞİ OLMAYANLAR”

ABD şehri olarak kabul edildikten sonra Kaliforniya Birliği’ne (eyalet) kabul edilen Los Angeles’te yaşayan yerlilerin otomatik olarak vatandaşlığa kabul edilmesi gerekiyordu. Ancak hızlıca yazılan “Kaliforniya Anayasası”na bir hüküm konularak, yerlilerin ABD vatandaşı olması engellenecekti.

Bu, dünya hukuk tarihine geçecek saçmalıktaki madde şöyleydi: “Kızılderililer, kişi olmayanlardır.” Bu madde nedeniyle bir Kızılderiliyi öldüren ya da mülküne el koyan Batılı göçmenler yargılanmıyordu. Bu prosedür, Batılılar Kaliforniya geneli ve Los Angeles’i tamamen el geçirinceye kadar devam edecekti.

“GRİNGOLAR”IN VAHŞİ BATI’DA ESTİRDİĞİ TERÖR

Kaliforniya bölgesinin tabii güzellikleri, deniz taşımacılığına uygun kıyıları ve en önemlisi de altın yatakları, buraları yeni ABD’nin hemen hemen başka hiçbir bölgesinde görülmemiş derecede asayiş sorunlarıyla yüz yüze getirmişti.

Kızılderili ve Meksika kökenlilerin taktıkları adla ortalık “gringo” kaynıyordu. Bunların çoğu da kanun kaçağı acımasız tiplerdi. İşin daha da kötüsü “kanun adamları” da bu tiplerin yanındaydı. Ülkenin “en sert kasabası” Los Angeles, o devirlerde ABD’nin en fazla cinayet işlenen yerleşim birimleri listesinde ön sıralardaydı.

Yerliler ancak hizmetçilik, inşaat işleri gibi alanlarda çalışabiliyordu. Beyazlar, bu çalışanların gece şehirde kalmasına da karşıydı. İşleri biten yerliler, akşam olurken şehrin dışındaki mülteci kampı denilebilecek standarttaki barakalarına giderlerdi.

Baskı iyice artıp, bazı yerli gruplar isyan denemelerine girişse de toplu idamlarla yeniden itiraz etmeyi denemek isteyenlerin gözleri korkutuluyordu. Bu idamlar, adeta bir şenlik havasında gerçekleştiriliyordu. Bir keresinde bir idamı, yaklaşık üç bin yeni yerleşimci tezahüratlar eşliğinde izlemişti.

ÜCRETLER İÇKİ OLARAK ÖDENİYORDU

Bölgeyi, adeta her manada fesada uğratmak için gelen işgalciler, yerlilerin gelenek ve yaşam tarzlarına da saldırmaktaydılar. Kızılderililerin, geleneksel kıyafetlerini giymeleri yasaktı. Asırlardır kutladıkları önemli gün ve bayramlarını da icra edemiyorlardı. Pek bilmedikleri içkiyle (ateş suyu) tanışıyorlardı.

Hâttâ, parasal birikimin oluşmaması için Kızılderililere yaptıkları iş karşılığındaki ücretleri aynî olarak ödeniyordu. İş karşılığı içki alan Kızılderililer arasında alkoliklik artmaya başlamıştı. Beyazlar; günlük sohbetlerinde, gazete yayınlarında, edebi ürünlerde, Kızılderililerden “tembel ve beceriksiz” olarak bahsetmekteydiler. Bu yaklaşım okullardaki müfredata da taşınıyor, böylece çocuklar da “Kızılderili nefreti”yle büyüyordu.

MELEKLER ŞEHRİ GENELEV ŞEHRİ OLDU

Los Angeles’in yeni sakinleri bugün “Kaliforniya kıyıları” olarak ünlenen sahillere doğru yerleşmeye de başlamışlardı. Onların bıraktıkları eski yerleşim yerleri ise suç mekânlarına dönüşmekteydi.

O meşhur Hollywood filmleri ya da Red Kit çizgi romanlarında gayet normal gösterilen “Saloon”lar içki, kumar ve fuhuşun merkezi haline gelmişti. Yeniler böylece, ailecek taşındıkları yerlerde sahte bir ahlakçılıkla bu etkileri kendilerinden uzak tutuyor, ancak eğlenmek istediklerinde eski mekânlarına gidiyorlardı. Yerliler ise sürekli olarak bu suç coğrafyasında yaşamak zorundaydılar.

Yıllar sonra Los Angeles’ın “kırmızı noktalı” bölgelerini inceleyen arkeologlar, sahada en fazla içki şişesi ve bardaklar ile morfin almaya yarayan şırıngalar bulmuşlardı.

HOLLYWOOD KURULUYOR

Los Angeles, yeni binalar, oteller, kara ve demiryollarıyla buluşturulup modern şehirleşmenin gereği bütün donatılara sahip olmaya başlarken, bugün sinema endüstrisinin ikonik mekânı, ABD’nin “sinematik kalbi” Hollywood da burada kurulmuştu. Burayı pazarlayan emlakçı, etrafta bolca bulunan “holly” çalısından ilhamla bölgeye Hollywood (kutsal çalı ülkesi) adını vermişti.

Beverly Hills denilen mahalde önce müstakil bir kasaba olarak kurulan Hollywood, daha sonra Los Angeles’ın bir semtine dönüşmüştü. Bölgenin tabii güzellikleri ile ılıman iklimi, film yapımcılarına cazip gelmişti. Hollywood’ta çekilen ilk film, 1908 tarihli Monte Kristo Kontu olmuştu. Kasabanın Sunset Bulvarı da ilk film platosu yapılan yerdi.

– “Los Angeles’in Tarihi”, Los Angeles Belediyesi, lacity.gov

– Kai Stork, “Los Angeles Yerlileri”, Story Maps, 9 Mayıs 2024