İnsan ruhuna çağının ötesinden hitap eden şair: Rainer Maria Rilke
Avusturyalı şair ve yazar, modernist edebiyatın en önemli temsilcilerinden Rainer Maria Rilke, lirik şiirleri, varoluşsal temaları ve yoğun duygu dünyası ile okurlarda derin izler bırakan bir isim.
Haber Merkezi
Hayatı boyunca gezdiği birçok Avrupa ülkesinde deneyimler elde eden ve zengin düşünce dünyasını kalemiyle buluşturan unutulmaz yazar, ölümünden bir asır geçmiş olmasına rağmen bugün bile dünyanın her yerinde ilgi uyandırmaya devam ediyor.
Avrupa seyahatlerinde tanıştığı entelektüel insanların da etkisiyle eserlerinde derin bir birikim sunan Rilke, genellikle aşk, ölüm, varoluşsal yalnızlık, Tanrı ve doğa gibi temaları işliyor.
ESERLERİNİ YOĞUN İMGELERLE ZENGİNLEŞTİRDİ
Yalnızca edebiyat değil; felsefe ve psikoloji gibi alanlarda da büyük etki bırakan Rainer Maria Rilke, eserlerinde yoğun imgelerle dolu bir dil kullanmıştır.
Şiirlerindeki gizemli ve derin atmosferle okurlarını büyüleyen şair, yalnızca geniş kitleleri kapsayan okurlarına değil tarihe geçmiş fikir insanlarına da ışık tutmuştur.
Doğduğu ve beslendiği coğrafyanın sınırlarını aşarak edebiyat dünyasında kendine özgü bir yer edinmeyi başaran Rilke, 1926’da hayatını kaybetmesine rağmen 20. yüzyıl edebiyatında olduğu gibi günümüzde de etkisini sürdüren bir ilham kaynağıdır.
Ünlü şairin kitaplarından birkaç örnek sunuyoruz;
BÜTÜN ÖYKÜLERİ
Sayfa: 632
Kendisini yedidüvel gezgini olarak niteleyen Rainer Maria Rilke’nin, Sevgili Tanrı Hakkında Öyküler ve terekesinden çıkanlar da dahil olmak üzere tüm öykülerini tek bir ciltte sunan bu kitap, yirminci yüzyılın en derinlikli yazarlarından birinin edebi dehasını gözler önüne seriyor. Rilke’nin şairane diliyle ördüğü bu metinlerde, insan ruhunun en gizemli köşeleri, varoluş sancıları, aşk, ölüm ve yalnızlık gibi evrensel temalar özgün bir dille ele alınıyor.
Etkileyici üslubu, şaşırtıcı öngörüleri, sürüden sapan kahramanlarıyla Rilke, gündelik hayatın sıradan görünen anlarında bile insan ruhunun karmaşıklığına dair incelikli tespitlerde bulunuyor.
Rilke’nin derin sezgi ve gözlem gücünü yansıtan bu eser, onun zengin algısına, yaşama bakışına ve zamanının ötesindeki düşüncelerine yakından tanıklık etme imkânı verirken okuru da kendi varoluşsal sorularıyla yüzleşmeye davet ediyor.
HİÇ UĞRUNA BİR NEFES
Sayfa: 384
Daha ilk şiirlerinden birinde kendisini yedidüvel gezgini olarak niteleyen Rainer Maria Rilke, her tür bağlılığı reddeden mizacı uyarınca genç yaşında Paris’e yerleşerek Rodin’in özel sekreterliğini yapmaya başladı. İlk şiirleriyle arasına kalın bir çizgi çizen Yeni Şiirler ve Malte Laurids Brigge’nin Notları isimli kitaplarını on iki yıllık bu Paris ikameti sırasında yarattı.
Varlığın özünü seyir halinde oluşta bulan Rilke, yaşamı boyunca İsviçre, İtalya, İspanya, Kuzey Afrika, Mısır vd. pek çok yeri dolaştıktan sonra I. Dünya Savaşı patlak verdiğinde Fransa’dan ayrılıp Münih’e döndü; 1919’da ise ömrünün son yıllarını geçireceği İsviçre’ye giderek vizyoner bakışını taçlandıran son iki eseri Duino Ağıtları ile Orpheus’a Soneler’i tamamladı.
Şair, 29 Aralık 1926’da lösemi yüzünden hayata veda ettiğinde, Avrupa entelektüel çevrelerince çok iyi bilinmesine karşın genel okuyucu kitlesi tarafından neredeyse hiç tanınmıyordu. Bugünse, ölümünün üzerinden yüz yıl geçmiş olan bu büyük sanatçıyı layıkıyla tanımadan modern edebiyatı anlamanın mümkün olmadığı evrensel bir kural sayılmakta.
DUİNO AĞITLARI
Sayfa: 152
1912 kışında Adriyatik Denizi yakınlarındaki Duino Şatosu’nda misafir olan Rilke, bir sabah, denize inen sarp kayalıklar boyunca dar bir patikayla kalenin eteklerine bağlanan burçlara tırmanırken birden durdu; şiddetli rüzgârın soluğundan türeyen bir ses, âdeta bir melek ona sesleniyordu: “Kim duyardı haykırsaydım, beni melekler / makamından? Hatta içlerinden biri tutup aniden / alıverseydi beni kalbine, tükenip giderdim onun o / müthiş Özgüvarlığında ben.” Derhal hep yanında taşıdığı not defterini çıkardı ve sanki dikte ediliyormuşçasına gelen bu dizeleri kaydetti. 1915’in sonlarına doğru Duino Ağıtları’nın üçü bitmişti; ancak I. Dünya Savaşı’nın doğurduğu ruhsal çalkantı, Rilke’nin Ağıtlar’la olan mesaisini kesintiye uğrattı. Ömrünün son yıllarını İsviçre’nin Valais Kantonu’nda geçiren şairin burada, Muzot Şatosu’ndaki çileli inzivası, Şubat 1922’de Duino Ağıtları ve Orpheus’a Soneler’in tamamlanmasıyla taçlandı.