Sudan Türkiye'nin arabuluculuk teklifini kabul etti


Haber Merkezi

Türkiye, Afrika’daki nüfuzunu artırma stratejisini kararlılıkla sürdürüyor.

Afrika Boynuzu’nda önemli diplomatik başarılar kazanan Türkiye, Somali ile Etiyopya arasındaki deniz ve liman krizini çözüme kavuşturmasının ardından Sudan’da yaşanan insani kriz için de harekete geçti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, El-Burhan ile 13 Aralık’ta bir telefon görüşmesi gerçekleştirmişti.

Erdoğan, görüşmede Sudan’da “sulh ve istikrarın sağlanması, toprak bütünlüğü ve egemenliğinin korunması” ve “BAE ile arasındaki anlaşmazlıkların giderilmesi” için Türkiye’nin arabuluculuk yapması teklifinde bulunmuştu.

TEKLİF MEMNUNİYETLE KARŞILANDI

El-Burhan, Türkiye’nin Sudan’a olan desteğini memnuniyetle karşıladığını dile getirmişti.

El-Burhan ayrıca bölgede barış ve istikrara yönelik çabalarını ve bölgesel ve uluslararası düzeyde birçok konuyu başarıyla ele almasından dolayı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tebrik etmiş ve onu Afrika’da güvenilir bir aktör olarak nitelemişti.

Sudan’da ordu ile HDK arasındaki savaşın durdurulması için Türkiye’nin her türlü rolünü memnuniyetle karşıladığını belirten Burhan, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümetinin Sudan halkını ve tercihlerini destekleme konusundaki tutumuna olan güveninin altını çizmişti.

“SUDAN’IN TÜRKİYE GİBİ DOSTLARA İHTİYACI VAR”

Fransız haber ajansı AFP’de yer alan habere göre, Port Sudan’da El-Burhan ile Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Burhanettin Duran arasında gerçekleşen görüşmenin ardından Sudan Dışişleri Bakanı Ali Yusuf, görüşmede El-Burhan’ın, Türkiye’nin teklifini kabul ettiği belirtildi.

Yusuf, “Sudan’ın Türkiye gibi kardeşlere ve dostlara ihtiyacı var” dedi ve “girişimin Sudan’da barışın sağlanmasına yol açabileceğini” sözlerine ekledi.

TÜRKİYE’NİN ÇABALARI ÖVGÜLERE KONU OLDU

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), de Aralık ayı sonunda Türkiye’nin Sudan’daki krize çözüm bulmaya yönelik diplomatik çabalarını memnuniyetle karşıladığını ve bu konuda Ankara ile işbirliği ve koordinasyon yapmaya hazır olduğunu açıklamıştı.

BAE Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Türkiye’nin Sudan’daki krize çözüm bulmaya yönelik çabalarından övgüyle söz edilmiş ve “Bu çabalar, Türkiye’nin bölgede barış ve istikrarı destekleme, ülkeler arasında ilişkilerin güçlenmesine katkıda bulunma konusundaki derin kararlılığını yansıtmaktadır.” ifadelerine yer verilmişti.

SUDAN’DA NELER OLUYOR

Sudan’daki iç savaşın temelleri, 2019 yılında halkın 30 yıldır iktidarda olan Devlet Başkanı Ömer El Beşir’i devirerek demokrasi talep etmesiyle atıldı. Halk ayaklanmasının ardından, siviller ve askerler geçici bir ortak hükümet kurarak ülkeyi yönetmeye başladı. Ancak bu ortaklık uzun ömürlü olmadı.

2021 yılında General Abdülfettah el-Burhan, bir darbe gerçekleştirerek yönetimi tamamen ele geçirdi. Başlangıçta El-Burhan’a destek veren General Muhammed Hamdan Dagalo liderliğindeki Hızlı Destek Güçleri (RSF), zamanla orduya katılım ve yönetim konusunda El-Burhan ile anlaşmazlığa düştü.

Özellikle, yaklaşık 100 bin kişilik Hızlı Destek Güçleri’nin orduya nasıl entegre edileceği ve bu süreçte yetki paylaşımının nasıl olacağı konularındaki fikir ayrılıkları, iki lider arasındaki gerilimi artırdı. Bu gerilim, 15 Nisan 2023’te silahlı bir çatışmaya dönüşerek ülkede iç savaşın patlak vermesine yol açtı.

BAE’NİN ROLÜ

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Sudan’daki iç savaşta kilit aktörlerden biri olarak görülüyor. Sudan hükümeti, BAE’yi Hızlı Destek Güçleri’ne (RSF) silah sağlamakla suçlarken, Sudan ordusu RSF’nin BAE yapımı insansız hava araçlarıyla Çad üzerinden saldırılar düzenlediğini öne sürüyor. Ancak BAE, bu iddiaları kesin bir dille reddediyor.

Amerikan Kongresi’nden iki üye, BAE’nin Beyaz Saray’a RSF’yi silahlandırmayacağına dair güvence verdiğini açıkladı. Öte yandan, BAE, Türkiye’nin arabuluculuk teklifini kabul ederek bu konuda diplomatik çabalar için iş birliğine açık olduğunu duyurdu.

Bağımsız uzmanlar, RSF’ye yönelik silah tedarikinin kesilmesinin, iç savaşı sona erdirmek için kritik bir adım olacağına dikkat çekiyor. Bu durum, Sudan’daki çatışmaların bitirilmesi yolunda uluslararası arabuluculuk çabalarının önemini bir kez daha ortaya koyuyor.