Yeşilçam’ın katledilen vamp güzeli: Feri Cansel! Tatile geldi, cenazesi çıktı…

0
133

Yeşilçam’ın katledilen vamp güzeli: Feri Cansel! Tatile geldi, cenazesi çıktı…

“Yılmaz Türkiye’de tanıdığım en iyi insan. Düşündüğünü aklından geçeni dobra dobra söyleyen bir erkek. Yakışıklı güçlü, bilgili haşin, Kaya gibi. 13 yaşımda kendimden 15 yaş büyük bir erkekle evlendiğim için hayatım boyunca Yılmaz gibi her arzu ettiğini alan daha doğrusu koparan bir erkekle tanışmayı arzu ettim. Allah’a şükür hayallerim gerçek oldu, aradığım erkeği buldum. Yılmaz’a bağlıyım, onu seviyorum. İnşallah sonunda hüsrana uğramam bu mutlu beraberliği mutlu bir sonla noktalarım.”

Annem bazı şahsi eşyalarını almak için gelen Melih’le tartışırken ben odamdan çıktım. Annem ağlıyordu. Bir ara içeri girdim. Melih’in elinde silah vardı. Önce şakayla annemi korkuttuğunu sanmıştım. Silah sesleriyle içeri tekrar girdiğimde annemin duvara sürtünerek yere düştüğünü gördüm.. Tekrar silah patladı ve şuursuzca annemin üzerine kapandığımı hatırlıyorum. Bu ara namludan çıkan kurşunlardan biri alnımı sıyırarak geçmişti.

Türk sinemasında “vamp” yani, “erkekleri baştan çıkaran, kötü kadın” rolüyle tanınan güzeller güzeli oyuncu Feri Cansel’in doğumundan ölümüne kadar çalkantılı hayatının hikayesidir…

1944 yılında Kıbrıs’ta dünyaya gelen asıl adıyla Feriha Cansel, aynı zamanda İngiltere vatandaşıdır.

Lefkoşa’dan küçük yaşlarda ayrılan Cansel, eğitimini Londra’da tamamlar ve kuaförlük mesleğini eline alır. Hayata da ilk burada atılır, para kazanmanın ne demek olduğu öğrenir.

O yaşlardan beri kıpır kıpır olan Feri Cansel, adeta yerinde duramaz. Ancak ailesi tarafından 15 yaşında zorla evlendirilir.

Gönlü razı olmasa da, ailesine karşı gelemez. 4 sene sonra hayatındaki en değerli varlığı kızı “Zümrüt”ü kucağına alır.

1960’lı yıllarda herkes Avrupa’ya gitmenin derdiyle tutuşurken, Feri Cansel bir Türkiye bileti alır. Turist vizesiyle ülkeye gelen Cansel’in yalnızca 6 ay vakti vardır. Ancak evdeki hesap çarşıya uymayacaktır.

Soluğu İstanbul’daki dansöz arkadaşının yanında alır Feri Cansel, hemen bir ev tutarlar Pangaltı’da.

1964 yılında Taksim’deki Parisien Kulüp’te ‘servis hostesi’ olarak iş bulur. Fiziği ve güzelliğiyle bakana bir daha baktıran Kıbrıslı Feriha Cansel, striptiz yıldızlığına kadar ilerler.

Yıldızını parlatacağı zaten dünden bellidir.

Aynı yıl Nedim Otyam’ın çektiği Kan ve Gurur filminde Ahmet Mekin’le birlikte kameraların karşısında bulur kendisine.

Kirli bir geçmişi olan bir kadınla, ona şantaj yapan bir kötü adam ve bir avukatın öyküsünün anlatıldığı bu filmle birlikte adı “Cansel” olur, akabinde ise “Feri Cansel” olarak anılır.

60’lı yılların sonunda yolu Yılmaz Güney ile kesişen Cansel, bir aşka kapılır ki…

Çirkin Kral’a aşık olan Feri Cansel, hakkında şu sözleri kullanır:

Yılmaz Güney’in kendisini, “Nişanlım” diye çevresindekilere tanıştırdığı da söylenir.

Kısa süre sonra ayrıldılar. Bu ayrılık Feriha’nın yalnız evlilik hayallerini değil, Türk vatandaşlığını elde etme hayallerini de yıkmıştı.

Türkiye’de zamanı daralan Cansel, 1971 yılında Yusuf İzzettin Tuzcu adlı bir kapıcıyla 6 bin liraya anlaşarak evlendi. Beyoğlu Evlendirme Dairesi’nde kıyılan nikahla Feriha Tuzcu adını alarak Türk vatandaşlığını kazanmıştı.

Tuzcu’dan 3 ay sonra ‘şiddetli geçimsizlik’ gerekçesiyle boşandı.

Hayalleri dibe vuran Feri Cansel, küllerinden yeniden doğdu. 1970’lerde asıl çıkışını yakaladı. Erotik film furyasından nasibini alan Feri Cansel, hem güzelliğini hem de zekasını kullanarak iyice ünlendi.

Helal Sana Behçet, Ah Deme Oh De, Hasan Asmaz Basan Alır, Ye Beni Mahmut gibi birçok filmde rol aldı.

Erotik film furyası sona erince, kadın oyuncular ortada kaldı. Feri Cansel de onlardan birisiydi.

1979’da İzmir’de tanıştığı ticaretle uğraşan Melih Ük’e aşık oldu.

Sonra Melih Ük de İstanbul’a taşındı birlikte yaşamaya başladılar. Hatta Moda’da Zümrüt adını verdikleri bir market açtılar.

Kıskançlık ve ekonomik sorunlar ilişkilerinde krize neden olurken, Cansel’in ölüm fermanı da yazılıyordu.

1983 yılında gelindiğinde daha çok gazinolarda şarkı söyleyerek hayatını kazanıyordu.

Ertesi sabah Bursa’ya gitmek için hazırlanan Feri Cansel, evde kızı Zümrüt, arkadaşları Pakize Songül Hay ve Seyfi Dursunoğlu ile birlikte oturuyordu.

Eve geç saatte gelen Melih Ük, zil zurna sarhoştu.

Feri Cansel’in ölümünü kızı Zümrüt şöyle anlatıyor:

Cinayetten iki gün sonra Melih Ük, Moda’da yakalandı. Karakolda, Feri’nin kendisini kovmak için silahı eline aldığını bu sırada yaşanan karmaşada silahın ateş aldığını pişman olduğunu söyledi.

1984 günü duruşmada Kemal Melik Ün, 15 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ancak 7 yıl cezaevinde kalan Ük, aftan yararlanarak cezaevinden çıktı.

“Yılmaz Türkiye’de tanıdığım en iyi insan. Düşündüğünü aklından geçeni dobra dobra söyleyen bir erkek. Yakışıklı güçlü, bilgili haşin, Kaya gibi. 13 yaşımda kendimden 15 yaş büyük bir erkekle evlendiğim için hayatım boyunca Yılmaz gibi her arzu ettiğini alan daha doğrusu koparan bir erkekle tanışmayı arzu ettim. Allah’a şükür hayallerim gerçek oldu, aradığım erkeği buldum. Yılmaz’a bağlıyım, onu seviyorum. İnşallah sonunda hüsrana uğramam bu mutlu beraberliği mutlu bir sonla noktalarım.”

Annem bazı şahsi eşyalarını almak için gelen Melih’le tartışırken ben odamdan çıktım. Annem ağlıyordu. Bir ara içeri girdim. Melih’in elinde silah vardı. Önce şakayla annemi korkuttuğunu sanmıştım. Silah sesleriyle içeri tekrar girdiğimde annemin duvara sürtünerek yere düştüğünü gördüm.. Tekrar silah patladı ve şuursuzca annemin üzerine kapandığımı hatırlıyorum. Bu ara namludan çıkan kurşunlardan biri alnımı sıyırarak geçmişti.

“Yılmaz Türkiye’de tanıdığım en iyi insan. Düşündüğünü aklından geçeni dobra dobra söyleyen bir erkek. Yakışıklı güçlü, bilgili haşin, Kaya gibi. 13 yaşımda kendimden 15 yaş büyük bir erkekle evlendiğim için hayatım boyunca Yılmaz gibi her arzu ettiğini alan daha doğrusu koparan bir erkekle tanışmayı arzu ettim. Allah’a şükür hayallerim gerçek oldu, aradığım erkeği buldum. Yılmaz’a bağlıyım, onu seviyorum. İnşallah sonunda hüsrana uğramam bu mutlu beraberliği mutlu bir sonla noktalarım.”

Annem bazı şahsi eşyalarını almak için gelen Melih’le tartışırken ben odamdan çıktım. Annem ağlıyordu. Bir ara içeri girdim. Melih’in elinde silah vardı. Önce şakayla annemi korkuttuğunu sanmıştım. Silah sesleriyle içeri tekrar girdiğimde annemin duvara sürtünerek yere düştüğünü gördüm.. Tekrar silah patladı ve şuursuzca annemin üzerine kapandığımı hatırlıyorum. Bu ara namludan çıkan kurşunlardan biri alnımı sıyırarak geçmişti.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz