Merkez Bankası, 91 yıl önce milli banka kurulması fikriyle yola çıktı

0
223

Merkez Bankası, 91 yıl önce milli banka kurulması fikriyle yola çıktı

OSMANLI DÖNEMİ

Merkez Bankası’nın faaliyetleri günümüzde sosyo-ekonomik açıdan yakından takip ediliyor. Sürekli gündemdeki yerini koruyan ve yatırımcı olsun olmasın büyük bir topluluğun odağında yer alan kurumun tarihini hatırlatmak istedik.

TCMB tarihi

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 11 Haziran 1930 yılında kuruldu, 3 Ekim 1931 yılında ise Ankara’da faaliyete geçti.

19. YÜZYILDA ALTIN SİKKE BASILDI

Şimdi bankanın faaliyetlerinin öncesine de giderek, Türkiye’nin ekonomi tarihine iz bırakan adımlarına birlikte bir göz alalım.

1840’DA KAĞIT PARALAR DOLAŞIMA ÇIKTI

Osmanlı Devleti’nin klasik örgütlenme düzeninde, para miktarının ayarlanması, kredi hacminin düzenlenmesi, altın ve döviz rezervlerinin yönetimi, iç ve dış ödemelerin gerçekleştirilmesi gibi ekonomik faaliyetler; hazine, darphane, sarraflar, vakıflar, bedestenler ve loncalar gibi birçok farklı kesim tarafından yürütülüyordu.

1856’DA OTTOMAN BANK KURULDU

19. yüzyılın ikinci yarısına kadar büyük oranda devam eden bu yapı içinde Osmanlı Devleti, padişah adına altın sikke basımını gerçekleştirdi.

OTTOMAN BANK, 1863’DE “OSMANLI BANKASI” ADINI ALDI

Osmanlı Devleti; Ülke içerisindeki borçlanma ve savaşların yarattığı mali sıkıntılardan dolayı, Kaime-i Nakdiye-i Mutebere (Kaime) isimli kağıt paraları bastı ve 1840 yılında dolaşıma çıkarttı.

TCMB tarihi

1854 yılındaki Kırım Savaşı sırasında, yurt dışından ilk kez borçlanan Osmanlı Hükumetinin; dış borçların ödenmesi konusunda aracılık görevi üstlenecek bir devlet bankasına ihtiyaç duyması üzerine, 1856 yılında Ottoman Bank (Bank-ı Osmanî) kuruldu. Merkezi Londra’da bulunan İngiliz sermayeli bu Bankanın yetkileri; küçük miktarlarda kredi vermek, hükumete avans sağlamak ve bazı Hazine bonolarını iskonto etmekle sınırlandırıldı.

ULUSAL BİR MERKEZ BANKASI KURULMASI FİKRİ, 1917’DE OSMANLI İTİBAR-I MİLLİ BANKASI’NIN KURULMASINA NEDEN OLDU

1863 yılında Ottoman Bank, kendini feshederek İngiliz-Fransız ortaklığı altında Bank-ı Osmanî-i Şahane (Osmanlı Bankası) adını aldı ve bir devlet bankası niteliği kazandı. Bankaya, 30 yıllık bir süre için banknot basma ayrıcalığı ve tekeli verildi. Osmanlı Bankası ayrıca; devletin haznedarlığını üstlenerek gelirleri tahsil etmek, Hazinenin ödemelerini yerine getirip bonolarını iskonto etmek, iç ve dış borçlara ilişkin faiz ve anapara ödemelerini yapmakla da görevlendirildi.

CUMHURİYET DÖNEMİ

Osmanlı Bankası sermayesinin yabancılara ait olması, zamanla tepkilere yol açtı; bu durum, ulusal bir merkez bankası kurulması fikrinin temelini oluşturdu. Yerli sermayeye dayalı bir merkez bankası kurma çabaları, 11 Mart 1917 tarihinde Osmanlı İtibar-ı Milli Bankasının kurulması ile sonuçlandı. Ancak bu Banka; Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndan yenilgi ile ayrılması nedeniyle, merkez bankası işlevlerini görecek bir ulusal banka olma amacına ulaşamadı.

1923’DE, ÖZELLİKLE “MİLİ DEVLET BANKASI” KURULMASI FİKRİ ÖNE ÇIKTI

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından, dünyada ortaya çıkan emisyon sağlayacak merkez bankalarının oluşturularak ülkelerin kendi para politikalarını bağımsız olarak belirlemeleri yönündeki eğilimin etkisiyle ve ülkemizde Kurtuluş Savaşı ile kazanılan siyasi bağımsızlığı ekonomik bağımsızlıkla güçlendirmek amacıyla bir merkez bankası kurulması yönündeki tartışmalar ve çalışmalar hız kazandı.

TCMB tarihi

Bu konunun ilk kez ele alındığı 1923 İzmir İktisat Kongresi’nde, özellikle “milli devlet bankası” kurulması fikri üzerinde duruldu. 1927 yılında Maliye Bakanı Abdülhalik Renda’nın merkez bankası kurulması hakkında sunduğu kanun taslağı kabul edildi. Ayrıca merkez bankasının kuruluş aşamasında yardımcı olması için; diğer ülkelerin merkez bankalarından da görüş istendi.

UZMAN GÖRÜŞLERİ ALINDI

1928 yılında Türkiye’ye davet edilen Hollanda Merkez Bankası İdare Meclisi Üyesi Dr. G. Vissering, hazırladığı raporda hükumete bağlı olmayan ve bağımsız bir merkez bankasının gerekliliğine dikkat çekerken; 1929 yılında İtalyan Uzman Kont Volpi, Türk parasının istikrarının sağlanması için bir merkez bankası kurulmasının şart olduğunu belirtti. Bu gelişmelerin ardından Hükumet; merkez bankası kurulmasına ilişkin gerekli yasal çerçevenin hazırlanması için harekete geçti, Lozan Üniversitesinden Prof. Leon Morf’un katkılarıyla Merkez Bankası yasa tasarısı hazırlandı. Tasarı; Türkiye Büyük Millet Meclisince 11 Haziran 1930 tarihinde kabul edilerek, 1715 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu adı ile 30 Haziran 1930 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlandı.

HİSSELER

Merkez Bankası; farklı kurum ve kuruluşlar tarafından yürütülen işlevlerin tek elde toplanmasının ardından, 3 Ekim 1931 tarihinde faaliyetlerine başladı. Banka; diğer kamu kurumlarından tamamen ayrı ve bağımsız statüsünün bir göstergesi olarak, anonim şirket biçiminde hukuki varlığını kazandı.

TCMB tarihi

Bankanın hisseleri; (A), (B), (C) ve (D) olmak üzere toplam 4 sınıfa ayrıldı: (A) sınıfı hisseler; Hazineye (Kuruluş Kanunu’nda; Bankanın bağımsızlığının güçlendirilmesi amacıyla, bu hisselerin toplam sermayenin yüzde 15’inden fazla olamayacağı belirtildi), (B) sınıfı hisseler; milli bankalara, (C) sınıfı hisseler; yabancı bankalar ile imtiyazlı şirketlere, (D) sınıfı hisseler, Türk ticaret kuruluşlarıyla Türk uyruklu gerçek ve tüzel kişilere ayrıldı.

İLK KURULDUĞUNDAKİ YETKİLERİ

Kuruluş Kanunu’na göre Merkez Bankasının temel amacı, ülkenin ekonomik kalkınmasını desteklemek olarak belirlendi. Bu amaçla Banka’ya aşağıdaki yetkiler tanındı:

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI DÖNEM

Temel politika aracı olan reeskont oranlarını belirlemek, para piyasasını ve para dolaşımını düzenlemek, Hazine işlemlerini yerine getirmek, Türk parasının istikrarına yönelik önlemleri almak, banknot basımını tek elden yürütmek, devletin haznedarlığını üstlenmek, bu dönemde uygulanan sabit döviz kuru rejimi altında döviz kurlarını belirlemek ise hükumete aittir.

TCMB tarihi

İkinci Dünya Savaşı’nın olumsuz etkilerinin hissedildiği 1940’lı yıllarda; bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de Merkez Bankası kamu kesiminin finansman açığını kapatmaya yönelik uygulamalarda bulundu. Bu nedenle genel olarak fiyatlar, 1938-1948 yılları arasındaki dönemde 3 kattan fazla artış gösterdi.

1211 SAYILI KANUN

1950’li yıllarda, büyüme ve hızlı kalkınmanın finansmanı Merkez Bankası kaynaklarından sağlandı. Hazineye kısa vadeli avans imkanı verilerek Banka kaynakları kamunun kullanımına açıldı. Bu dönemde Merkez Bankası için gerçekleşmiş olan önemli bir gelişme ise, 1955 yılında Banknot Matbaasının kurulması ve 1957 yılından itibaren banknotların ülkemizde basılmaya başlanması oldu.

TCMB tarihi

Planlı ekonomiye geçişin yaşandığı 1960’lı yıllarda Merkez Bankası; ekonomik koşullara ve sanayinin gelişimine paralel olarak, genişlemeci para politikaları izledi ve kamuya kaynak sağlamaya devam etti. Bu dönemde ayrıca, kambiyo kontrolüne ilişkin uygulamaların büyük çoğunluğu Merkez Bankası’na devredildi.

1980 SONRASI DÖNEM

Dünya genelinde İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan değişikliklere uyum sağlamak ve Merkez Bankasının etkinliğini artırmak amacıyla, 14 Ocak 1970 yılında 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu kabul edildi. Böylelikle tarihinde yeni bir dönem başlayan Merkez Bankası; kısmen de olsa dönemin ekonomik ve merkez bankacılığı alanındaki yeniliklerini yansıtan bir yapıya kavuştu.

2001 KRİZİ VE SONRASI DÖNEM

Söz konusu Kanun; Bankanın yasal statüsü, organizasyon yapısı, yetki ve görevlerinde önemli değişiklikler içeriyordu:

2005’TE TÜRK LİRASI’NDAN ALTI SIFIR ATILDI

Sermaye: Anonim şirket statüsü korunan Merkez Bankasının sermayesi, 15 milyon liradan 25 milyon liraya yükseltildi. Ayrıca Hazinenin sahip olduğu sermaye payının yüzde 51’den az olamayacağı da  Kanunda yer alan hükümler arasında yer aldı.

Başkanlık (Guvernörlük) Makamı: 1211 Sayılı Kanun’un getirdiği bir diğer yenilik de”Guvernörlük” adı verilen Başkanlık makamı olmuştur. Dış temsil ve ilişkilerde denklik, protokolde eşitlik sağlanması amacıyla kurulan Başkanlık makamına; ilk olarak Naim Talu getirildi.

Yönetim Komitesi: Guvernörlük makamının yanında, başkan ve başkan yardımcılarından meydana gelen “Yönetim Komitesi” adı altında yeni bir karar alma organı oluşturuldu.

Bu değişikliklerin yanı sıra, Hissedarlar Umum Heyeti, Genel Kurul; Murakıplar Komisyonu, Denetleme Kurulu; Umum Müdürlük ise İdare Merkezi adını aldı.

Banka Meclisi: Bankanın en üst karar alma organı statüsündeki 8 üyeli İdare Meclisi ise, 6 üyeli Banka Meclisine dönüştürüldü.

Merkez Bankası Görev ve Yetkileri: Söz konusu Kanun, Merkez Bankasına ait görev ve yetkilerin artırılması açısından da önemli yenilikler içerir.

Bankanın Kanun ile tanınan yetki ve sorumlulukları şu şekilde sıralanabilir: Doğrudan ve dolaylı para politikası araçları üzerindeki kontrolünün artması, para arzını ve likiditeyi düzenlemek amacıyla açık piyasa işlemleri yapma yetkisi, hükumetin para ve krediye ilişkin tedbirleri alırken, görüş bildirmesi; reeskont işlemleri ile yatırım ve ekonomik kalkınmayı desteklemek amacıyla, orta vadeli kredi verme olanağı. Bunların yanında Hazineye verilebilecek kısa vadeli avans miktarının üst sınırı, ilgili yıla ait bütçe ödeneklerinin yüzde 15’i oranında yükseltildi.

1980’lerde yaşanan ekonomik gelişmeler; hem Türkiye hem de Merkez Bankası açısından bir dönüm noktası niteliğinde. 24 Ocak 1980 tarihinde açıklanan kararlar ile Türkiye ekonomisinde yapısal bir dönüşüm başlatıldı.

Bu dönemin önemli ekonomik gelişmeleri şu şekilde gerçekleşti: Piyasa mekanizması çerçevesinde oluşması amacıyla, fiyatlar üzerindeki kontroller kaldırıldı ve serbest dış ticaret politikasına geçiş yaşandı. Başlatılan finansal serbestleşme süreci ile para ve kur politikalarının Merkez Bankası tarafından piyasa ekonomisi ile uyumlu bir şekilde yürütülmesi için gerekli altyapının sağlanması yönünde önemli adımlar atıldı. Para politikası kapsamında, mevduat ve kredi faizlerinin piyasa koşullarında belirlenmesi hükme bağlandı. Türk parası, yabancı paralar karşısında devalüe edilerek sabit kur rejimi ortadan kalktı. 1983 yılında Merkez Bankası, altın ve döviz rezervlerini etkin bir biçimde yönetmek konusunda yetkili hale getirildi. Bunun yanı sıra, bankanın esas görevlerini ekonominin temel gereklerine göre ve fiyat istikrarını sağlayacak bir şekilde yürüteceği hükmü, Kanun’a eklendi. 1987 yılında açık piyasa işlemleri yapmaya başlayan banka, modern anlamda para ve döviz piyasalarının kurulmasına da öncülük etti.

Merkez Bankası’nın 1995-1999 yılları arasında izlediği politika, finansal piyasalarda istikrarı sağlamaya yönelik oldu. Enflasyonun kontrol altına alınamaması nedeniyle, 2000 yılında döviz kuruna dayalı yeni bir istikrar programı yürürlüğe kondu. Ancak 2000 yılının sonlarına doğru ekonomide artış gösteren güven kaybı ve 2001 yılında ortaya çıkan kriz; programın sonlandırılmasına neden oldu.  Bunun doğal sonucu olarak, 22 Şubat 2001 tarihinde döviz kurlarının dalgalanmaya bırakıldığı gözlemlendi.

Kriz sonrasında ekonomide yaşanan yapısal dönüşüm sonrası Merkez Bankası Kanunu’nda önemli değişiklikler yapıldı. 25 Nisan 2001 tarihinde yapılan bu değişiklikler şöyle sıralandı:

Fiyat istikrarını sağlamak, Merkez Bankasının temel amacı olarak açık bir şekilde tanımlandı. Bu çerçevede, Merkez Bankasının para politikası konusundaki uygulamaları ve kullanacağı araçları doğrudan kendisinin belirleyeceği hükme bağlandı; böylelikle Banka, araç bağımsızlığına kavuştu. Bankanın fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla, Hükumetin büyüme ve istihdam politikalarını destekleyeceği hükme bağlandı. Finansal istikrarı sağlamak, Bankanın destekleyici amacı olarak tanımlandı. Merkez Bankası’nın Hazine ile diğer kamu kurum ve kuruluşlara avans vermesi, kredi açması ve bu kuruluşların ihraç ettiği borçlanma araçlarını birincil piyasadan satın alması yasaklandı; bu sayede bankanın kamusal finansman ihtiyacı için bir kaynak olması engellendi.

Para politikası stratejilerinin ve karar alma mekanizmalarının kurumsallaşması amacıyla, Para Politikası Kurulu (PPK) oluşturuldu.

2002 yılına gelindiği zaman, modern bir para politikası stratejisi olan enflasyon hedeflemesi rejimi uygulamasına geçildi. Örtük enflasyon hedeflemesinin uygulandığı 2002-2005 yılları arasında; rejimin gerekli ön koşullarının karşılanmasına çalışıldı, Merkez Bankası’nın teknik ve kurumsal altyapısı güçlendirildi, tahmin modelleri geliştirildi ve veri seti genişletildi. Bu süreçte; Araştırma Genel Müdürlüğü, Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğü şeklinde yeniden yapılandırıldı, iletişim politikalarının etkinliğini sağlamak amacıyla İletişim Genel Müdürlüğü kuruldu.

2005 yılından itibaren, politika kararları ile ilgili öngörülebilirliğin artırılması amacıyla; bir yıllık Para Politikası Kurulu toplantı tarihleri, bir takvim çerçevesinde önceden açıklandı. Tüm bu süreç sonunda, 2006 yılında açık enflasyon hedeflemesi rejimi uygulanmaya başlandı.

Bu dönemde aynı zamanda; belli bir yol kat ettiği görülen enflasyonla mücadele ile ilgili kararlılığı vurgulamak, Türk parasının itibarını yükseltmek ve yüksek kupürlü paranın neden olduğu sorunları ortadan kaldırmak amacıyla iki aşamalı bir para reformu gerçekleştirildi:

TCMB tarihi

1 Ocak 2005 tarihinden itibaren gerçekleşen ilk aşamada Türk lirasından altı sıfır atıldı, Yeni Türk Lirası ve Yeni Kuruşlar tedavüle çıkarıldı.

1 Ocak 2009 tarihinde ise ikinci aşamaya geçilerek; paradan “yeni” ifadesi kaldırıldı, Türk lirası banknot ve kuruşlar yenilenen tasarım ve boyutlarla dolaşıma çıkarıldı.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz